Üniversitelerde Görev Yapan Kadın Akademisyenlerin Sayısı Hızla Artıyor

0
1273

Maltepe Üniversitesi’nde görev yapan kadın akademisyenlerin oranı erkek sayısını geçerek %55’e, idari kadrolarda sorumluluk üstlenen kadınların oranı ise %45’e ulaştı

Türkiye’de kadınların iş gücüne katılım oranları henüz hedeflenen düzeye erişmemesine rağmen üniversitelerdeki kadın akademisyenlerin sayıca çokluğu dünyaya örnek oluyor. Akademi dünyasında kadın akademisyenlerin sayısı erkeklerle eşitlenmek üzere. Üstelik bazı üniversitelerde kadın bilim insanı sayısı erkeklerden daha fazla. Maltepe Üniversitesi kadınların söz sahibi olduğu bilim yuvaları arasında başı çekiyor.

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) verilerine göre; 2000’de üniversitelerde görev yapan 64 bin 169 akademisyenin %64’ ü erkek, %36’ sı ise kadındı. Son verilere göre; bu fark kapandı, kadın akademisyen oranı yüzde 45,5’e ulaştı. Üniversitelerde halen görev yapan 173 bin 412 akademisyenin 78 bin 107’sini kadınlar oluşturuyor.

Maltepe Üniversitesi’nde ise kadın akademisyen ve idareci oranları örnek bir tabloya dönüşüyor. Üniversitede görev yapan 661 akademisyenin %55,5’i kadın. İdari görevde bulunan kadınların oranı ise %45’e ulaşmış durumda.

“Üniversitedeki kadınlar etkin ve iddialı”

Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Filiz Demir, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde “kadın akademisyen” olmayı ve üniversitedeki kadın sayısının kurumun başarısına olan katkısını anlattı. Maltepe Üniversitesi’ndeki kadın gücünün istisna ve gurur duyulacak bir tablo olduğunu söyleyen Prof. Demir, “Çok güçlü kadınlar aynı çatıda. Üniversitemize müthiş bir kadın topluluğu hakim. Kadınların önünü açan bir yönetim anlayışı var. İddialı ve çok etkin bir biçimde yöneticilik yapıyorlar. Hem bilime hem de işleyişe kadınlar büyük katkılar veriyor. Kız öğrencilerin genel vizyonlarını etkiledikleri gibi, rol model de oluyorlar.” dedi.

Maltepe Üniversitesi’ nin kadın akademisyenleri sayesinde önemli toplumsal projelere imza atıldığını da vurgulayan Prof. Dr. Filiz Demir, şöyle devam etti:

“Sokakta Yaşayan ve Çalışan Çocuklar İçin Araştırma ve Uygulama Merkezi, Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi, İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi, Kanser ve Kök Hücre Araştırma ve Uygulama Merkezi, Mezunlarla İletişim ve Kariyer Uygulama ve Araştırma Merkezi, Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi, Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi gibi kadın akademisyenlerin yönettiği merkezlerimiz insan hayatına dokunan çok önemli işlere imza atıyor. Sosyal projelerde, toplumsal iyileştirme gereken alanlarda kadın akademisyenler daha güçlü ve arzulu, ellerini taşın altına koymaktan çekinmiyorlar.”

“Kadınların yarışı erkeklerle değil”

Akademisyen olmaya üniversite sıralarında öğrenciyken karar verdiğini söyleyen Prof. Dr. Filiz Demir’e göre; not ortalamaları genelde erkeklerden daha yüksek olduğu için akademiye girişte kadınların şansı daha yüksek. Bilim insanlığının sakin olmak, derinlikli düşünmek, okumak, yazmak, üretmek ve öğrencilerle diyalog kurmak çerçevesinde şekillendiği için kadınların akademiye yapısal olarak daha yatkın.

Prof. Dr. Filiz Demir, kadınların akademik çalışma ve araştırmalarda agresif bir rekabet içinde olmadığına, kendi kendileriyle yarıştığına dikkat çekti. Demir, şöyle konuştu:

“Türkiye’de kız çocukları kendilerini çok rahat ifade etmeye yönlendirilmez. Benim akranlarım; sessiz kalmaya, verilenle yetinmeye yönlendirilerek büyüdüler. Aynı süreçte erkek çocuklarının haylazlıkları, yaramazlıkları onay görüyordu. Agresif tartışmalarda, istediklerini elde etmede erkekler kadar kendimizi güçlü hissedemediğimiz oluyor. Ancak kadınlar sabırlı hareket ediyor. Bilim için çabalıyor. Derslere, öğrencilere, araştırmalara yoğun emek veriyor”

“Kadınlar birçok sorumluluğu aynı anda üstleniyor”

Birçok kadının sadece profesyonel iş hayatına odaklanamadığını, uzun yıllar içinde birçok sorumluluğu da aynı anda üstlenmek durumunda kaldığını da söyleyen Prof. Dr. Filiz Demir, “Hem hamilelik hem de lohusalık döneminde tezlerimi yazdım. Erkek doktora öğrencisi olsaydım bir yıl önce bitirebilirdim.” dedi. Demir, kadınlar için saha araştırmalarında bazı zorluklar yaşanabildiğini, birçok kadının kongre, sempozyum gibi bilimsel buluşmalar için başka ülkelere gitmesi gerektiğinde aile ve çocuk sorumluluğunu geride bırakamadıkları için çekimser davrandığını da dile getirdi.

“Üniversitelerde kadın yönetici sayısının artması gerek”

Akademisyenliğin saygın bir meslek olduğuna, toplumu yönlendirmek ve söz sahibi olmak anlamına geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Filiz Demir, her bir bilim insanının kendi alanında bir lider olduğunu ifade etti. Kadınların akademide diğer sektörlere oranla daha rahat ilerleme kaydetmelerine rağmen idari alanda söz sahibi kadın sayısının azlığına da dikkat çeken Demir, üniversitelerde kadın yönetici sayısının artması gerektiğine de işaret etti.