Evcil Hayvanlarda Depresyona Neden Olan Durumlar

0
739

Veteriner Psikolog Prof. Dr. Tamer Dodurka, özellikle doğal ortamlarından koparılan hayvanların büyük bir çoğunun psikolojisinin bozuk olduğunu söyledi

Farklı ülkelerden ithal edilerek farklı çevre koşullarında yaşamaya mecbur edilen, doğal ortamlarından koparılarak hayvanat bahçelerinde yer alan, pet shoplarda satılan, hatta evlerde beslenen hayvanlarda sıklıkla psikolojik rahatsızlıklarının oluştuğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tamer Dodurka, hayvan sahiplerine, besledikleri hayvanların psikolojilerini anlamaları gerektiği konusunda uyarılarda bulundu. Dodurka, “Hayvanları alışkın olmadıkları ortamlara birden bire getirirseniz ve bu ortamlara alışması için yeterince çaba göstermezseniz bu hayvan öncelikle fiziksel daha sonra psikolojik sorunlar yaşar” dedi.

“Sahiplerin Hatalı Tutumları Depresyonu Tetikliyor”

Hayvanların doğal yaşamlarından koparılarak, farklı koşullarda beslenmesinin hayvanlarda stres yarattığına dikkat çeken Prof. Dr. Dodurka, “Bütün hayvanlar için genel bir tanım yapmak doğru değildir ama depresyona girmek için her türlü şart maalesef var. Bazen bu hayvanlar getirilirken taşıma koşulları nedeniyle ilk darbeyi yiyorlar. Getirildikleri bazı petshop dediğimiz satış yerlerinde zor şartlarda yaşadıkları için ikinci bir darbeyi de orada yiyorlar. Gittiği evde de yapılan muamele de buna katkı sağlıyor çünkü insanlarımızda da hayvan alırken çok bilinçli olduklarını söylemek mümkün değil. Sahibinin hatalı tutumları olunca da hayvanlarda depresyon kaçınılmaz oluyor” dedi.

“Hayvanların psikolojik rahatsızlıkları fiziksel rahatsızlıklarından daha fazla karşımıza çıkıyor” diyen Veteriner Psikolog Dodurka, “Nerdeyse her ev hayvanında birden fazla psikolojik sorun olduğu tespit edildi. Bunların bazıları fazla, bazıları düşük boyutlarda ama bunun şiddeti artıkça hayvanın çevre ve sahibiyle iletişimi aksıyor. Sorunlar ortaya çıkmaya başlıyor. Hayvan ya kendisine ya da çevresine zarar vermeye başlıyor, bunalıma giriyor ve çevresiyle iletişimi kopuyor” diye konuştu.

“En Çok Sosyalleşme Bozukluğu Görülüyor”

Evde yaşayan hayvanların çoğunda sosyalleşme bozukluklarının yaşandığına dikkat çeken Dodurka, bu durumun çeşitli korkular şeklinde ortaya çıktığını belirtti.

Dodurka, “Hayvan sosyalleşme döneminde kafasına oturtamadığı için başka hayvanlardan, insanlardan, yıkanmaktan, arabadan, asansörden, gök gürültüsünden vb. çeşitli uyaranlardan korkar hale geliyor. O korku yerleştikten sonra bunu düzeltmek zor hale geliyor. Çoğu hayvan sahibi bu konuda bilinçsiz davranıyor. Oysa hayvan daha alınmadan önce mutlaka onun bakımı, psikolojisi hakkında bilgi sahibi olunmalı, mutlaka bir hayvan psikoloji kitabı okunmalıdır. İlk günden itibaren sahiplerin neler yapmaları gerektiği bu kitaplarda yazılıdır. Hayvanları erken dönemde bu uyaranlarla karşılaştırmaları gerekiyor ki ilerde bu korku problemi oluşmasın. Hayvanların diğer hayvanlara alıştırmak için kontrollü olarak temaslarını sağlamak gerekir. Örneğin gürültü korkusunu önlemek, hayvanı bu seslere alıştırmak istiyorsak önce o gürültüyü hafiften dinletmeliyiz, sonradan yavaş yavaş şiddetini artırmalıyız. Hayvan için yaşamının en önemli dönemi olan sosyalleşme dönemini kaçırdığımız için hayvanda da bu bozukluklar kalıcı oluyor. O yüzden ya kapı dışarı ediyoruz ya da bakım evine bırakıyoruz. Bu da dışarıdaki hayvan sayısının artmasında önemli nedenlerden biri” ifadelerini kullandı.

Hayvan sahiplerine uyarılarda bulunan Veteriner Psikolog Prof. Dr. Tamer Dodurka, “Eve hayvan alınacağı zaman o hayvanın eve ve sahibine uygun olması gibi bazı önemli kurallar var. Örneğin, çok koşma ihtiyacında olan enerjik bir hayvanı yaşlı bir insanın alması uygun değildir çünkü enerjisini harcatamaz. Sakin bir hayvanı da spor amaçlı alamazsınız. Bu nedenle hayvan seçimi yaparken mutlaka bilinçli şekilde yapılmalı. 3-12 yaşam haftaları sosyalleşme bakımından çok önemli olduğu için bu dönem mutlaka iyi şekilde değerlendirilmeli” diye konuştu.

“Hayvanları Kısırlaştırmalıyız”

Prof. Dr. Dodurka, bazı hayvan sahiplerinin hayvanı kısırlaştırarak doğasını bozduklarını düşündüklerini ancak kısırlaştırmanın doğru bir uygulama olduğunu söyledi. Prof. Dr. bu sözlerine şöyle açıklık getirdi:

“Zaten bu hayvanları doğadan alarak kendi yaşam biçimimize zorunlu hale getiriyoruz. Bir de hayvanların çiftleşme isteklerini karşılayamıyoruz çünkü hayvanların her şeyini biz belirliyoruz. Hayvan zaten doğal ortamında olmadığı için çiftleşme dönemlerinde bir ıstırap yaşıyor. İlişki arayışını sağlayamadığımıza göre doğal yoldan bu ihtiyaçlarını ortadan kaldırmak daha çok mantıklı. Aynı zamanda kısırlaştırmayla bazı fiziksel ve psikolojik rahatsızlıkların da önüne geçilebilmektedir. Bu yolla köpeklerin aşırı çoğalması mutlaka önlenmelidir. Sokaklarda sahipsiz hayvanların olmasının en önemli nedenlerinden bir tanesi köpeklerin kontrolsüz şekilde üremeleridir. Keşke bütün hayvanları sahiplenerek problemi ortadan kaldırabilsek, kısırlaştırmaya gerek duymasak.”